aslan kral bütün hayvanları toplamış,yeni nesil,gelecek için eğitim, öğretim yol ve yöntemlerini konuşuyordu. Herkesten faydalanmak,değerli görüşlerinden istifade etmek istiyordu.çünkü eğitim, hayatın ışığı ve ormanın geleceğiydi.eğitim hayatın temeliydi.eğitimsiz bir neslin geleceği karanlıktı.önce tecrübeli ayı söze başladı,efendim bizim eskiden beri uyguladığımız, yol ve yöntemlerimiz var.onları takip edelim.klasik olan her zaman iyidir.biz atalardan böyle gördük.ataların her dediği doğrudur.onların yolundan şaşmayalım.peki der, aslan kral.başka görüşü olan var mı? zarif ü zürafa dedi. saygıdeğer defendim! benim kanaatim, şu, ataların yolunu bırakalım.onlara bağlanıp kalmayalım.onların yol ve yöntemleri, geçmiş zamanda idare ederdi. ama şimdi farklı.her çağın bir ruhu vardır.her zamanın şartları farklıdır. her maden farklı işlenir.değişim, yaşamın temelidir.yaşam değişim üzerine yürümelidir.öğretmen,yürüyen aklı ve değişimi öğretmelidir. artık klasik eğitim işe yaramaz.bunlar hep denenmiş,yol ve yöntemlerdir.tamamen modern,olan yeni yol ve yöntemler bulalım.eski eskimiştir,yeni yollar elzemdir..geçmişin sayfasını kapatmalıdır..bunun üzerine,aslan düşünür düşünür ve bilge kaplumbağaya döner. sayın bilgem, siz ne dersiniz? deyince,şöyle sessizce yerinde duran,herkesi sükünetle dinleyen kaplumbağa,yavaşça meydana gelir,etrafı süzer,hayvanların bakışlarından elektrik almaya da çalışır.çünkü herkesin kendisini dinlediğinden emin olmak ister.öyle ya dinleyen varsa konuşmalı,konuşan varsa dinlemeli, derdi.herkesi ağırbaşlılıkla inceledikten sonra şöyle başlar!
efendim buraya eğitimi ve geleceğimizi konuşmak için toplandık. elbette tüm kardeşlerimin, değerli görüşlerine saygım var, ancak ben daha farklı düşünüyorum.öyle bir nesil yetiştirmeliyiz ki düşünen,soran, sorgulayan bir nesil olmalı.ne sadece ağzını kulanan,ne sadece aklını kullanan,ne sadece kalbini kullanan,bir nesil olsun.öyle bir eğitim modeli olmalı ki, kafaya, kalbe, bedene, hayata, yaşama toptan bir bakış ve derinlik açısı katmalı,insanı el üstünde tutmalı.bu model eğitimle yetişen nesil,hayal edebilen, sözlerin ve kelimelerin gücünün farkında olan, dili anlamın evreni olduğunu bilen,bilgi ve hikmeti iki kanadı kılan,yaşamına şiirin zenginliğini katabilen,müziğin aşkın sesi olduğunun farkında olan,rüya görmenin,başarının temeli olduğunu bilen,tüketimden ziyade üretmeyi,hedefleyen biri olmalı.
su aktığı toprağa nasıl hayat olursa,güneş doğduğu yere nasıl ışık olursa, eğitimde olduğu yere hayat olmalı, hayat vermeli ve ışık vermeli. kalemin ve kalbin gücünün,evrensel değerlerle buluşup yepyeni ufuklara nasıl yol gösterdiğini görmeli/göstermeli. mana ışığının zayıf olduğu yerde eğitim yoktur.bilgiye yaklaşımın bilinmediği yerde medeniyet yoktur.öğrenciyi heyecanlandırmayan,yüreğini yaşama hazırlamayan,soru ve sorunlara farklı yaklaşım ve çözme becerileri kazandırmayan, hiçbir eğitimde,öğretimde hayır yoktur. eğitimin kanunları, ne tamamen geçmişin yasalarına dayanmalı ne de sadece modern dünyanın gölgesinde kalmamalıdır.kalbi olmayan bir eğitimin,eğitimi olmayan bir kalbin ne kendine ne de başkasına faydası olmayacaktır.yaşam dünün ve bugünün karışımıdır.yaşam bugündür! içinde yaşadığımız andır.
mesela matematik sadece sıkıcı hesaplardan, geometrik şekillerden, açılardan üçgenlerden, köşelerden ibaret midir? matematik, yüreklerde ve zihinlerde yaşamı inşaa edecek bir heyecan rüzgarına sebeb olmuyorsa,şuur ve bilinç dalgaları estirmiyorsa, ne diye mekanlar, zamanlar ve zihinler işgal edilir ki? niye bu yoldan gidilir ki? matematiğin aslında kalbi ve ruhu çizdirmemenin bir hesabı olduğunu,aklın ve vicdanın bir heyecanı olduğunu,kalbe zeka kazandırmanın,zekaya ruh kazandırmanın, yaşamı hesaplı düşünerek,düşündürerek, özgür ve özgün yaşamanın adı olduğunu unutmamalıdır.hekaza bu heyecanla, aşka kapı açan metafizik bir simülasyon akışı olduğunu bilmek gerekir.matematiğin temeli birdir,bir herşeyin temelidir.öğrenen ve öğreten bunu bilmelidir.bir olmadan hiçbir şey olmaz, olamaz.matematik, hayatır, yaşamın kendisidir….ağlayarak matemağik dersine girenler, elbette sıklarak çıkacaklardır.matematiğin sevimsiz bir yüzü olduğunu kim iddia edebilir ki? edebiyat,ebediyatın kendisidir.edepli olan insanlığın efendisidir!ebedi olmayı,ebedi olanı anlamayan,varolmanın,aşk dolu heyecanını ve yaşamın şiirsel bir ifadesi olduğunu,hatta insanın edebiyatın öznesi olduğunu,özü olduğunu neden idrak etmiyoruz ki? bir iki tanım ve kafiye çeşidinin,birkaç şiiri ve şairi tanımanın,bilmenin,ya da biri iki beyti, ezberlemenin adı edebiyat olmasa gerek.kalbin frekanslarını, ruhun elektriğini, sevgiye,aşka,dirilişe, ayarlamayan,insan özünün ayarını ezeli ve ebedi olana bağlamayan, ruhun toprağına aşkı duyurmayan, heyecandan yoksun bir ders ve eğitim bize ve neslimize bir şey kazandırmaz. hakeza tarih dersi, tarihi olayları sırlamak ve tarihleri ezberlemek/ezberletmek olmadığı gibi, toplumsal coşkuyu ruhun vadisine sürmeyen, cemiyeti tefekkür yıldızlarıyla buluşturmayan, bir tarih, tahrif olmaz mı? yine bir psikoloji ve mantık,bireysel ve toplumsal değişimin ilke ve prensiplerini,cemiyetin fazilet ve birlikte yaşama cevherini, üstün insan olmanın karakter ve kodlarını şahsiyet ve kimlik oluşturma görevini,bilinç ve şuurunu vermiyorsa ne diye boşa vakit harcamak…ne diye nefes almak. özden yoksun,ruhsal yücelmenin,ahlak ve erdemin kanatlandırıcı zirvesine taşımayanbir eğitim, bir ders, israf değil mi?
ruhun yeşil bağlarına, kainatın,yüce dağlarına,allah’ın evrensel ayetlerine, kalbin ve yüreğin coğrafyasına kavuşturmayan bir coğrafya söyleyin ne iş yapar? ruhun basınç boyutunu,kalbin sevgiyle dalga basıncını,yüreğin hal değişimini,yaşamın farklı dalga yollarını, değişken zihin ortamlarını,ruhu ve mana bütünlüğünü sağlamayan, fiziğin ötesinde, bir ruh ve mana birlikteliği geliştirmeyen, karakter inşaası ve eylemde sözde ve düşüncede tutarlılık çekim gücü oluşturmayan,öfkenin erime noktasını öğretmeyen,sabrın direnç kutuplarını göstermeyen,beynin mezofaz noktalarını,sevgiyle aydınlatmayan, ve insanlık ve kendini sevgisi aşılamayan,karakteri kristalize etmeyen,düşüncenin donmamması için,nedir gereken bütün bunları vermiyorsa,kılavuzluk etmiyorsa ne diye fizik.?hakeza,insanın eşrefü mahlukat olduğunu,yeryüzünün güzelliğini insan olduğunu,ruhun ve kalbin dünyasından düşünce ve fikir sentezleme akışı sağlamayan,aklın kimyasal reaksiyonlarla iletişimini göstermeyen,düşünceye canlılık ve renklilik katmayan,insanın bu alemde en mükemmel varlık olduğu bilincini,şuurunu öğretmeyen,sadece hücrenin yapı taşından bahsedip gönlün ve ruhun kalbin ve yüreğin yapı taşlarını,döşemeyen,biyoloji ne işe yarar? Hücrenin enerji gereksinimini belirten ama,insan özünün,hangi enerjiyle ayakta durduğunu durması gerektiğini belirtmeyen,açık dolaşımla,kanın kalbe dönmesini öğretip,kalbin Allaha dönmesini belirtmeyen,,absorbsiyon ile hücrenin bir enerjiyi emebilme potansiyelini gücünü öğretip, nefsin aklı nasıl emebildiğini izah etmeyen,ikisini birleştirip insan özüne hizmet etmeyen,bir karakte üzerinde etikili olan genden saatlerce bahsedip de,kalbin ve ruhun üzerinde etkin olan aşkın geninden bihaber,dış ve iç deriden değişimden haber verip ruhun ve karakterin değişim günücnden,sözetmeyen,kimliği bozan antijenleri ifade etmeyen,biyoloji ne kadar eğitime hizmet eder.
sayın kralım! orman sadece görüntüden mi ibaret! akış ve yaşamın, gönlün ve kalbin,gönlün ve ruhun kimyasını Allaha yöneltmeyen,değişimin,dönşümün,gelişimin kimyasını ifade etmeyen,madenin ayırt edici özelliklerini sayfalarca ifade eden,ama ruhun,aklın,kalbin ve nefsin birbirinden ayırt edici temel ve özelliklerini hesaba katmayan, kimyanın ne önemi var.sadece sayılara odaklanarak,ezberlere takılarak,fikir ve düşünce oluşturmadan,kendini tanımaya,eser üretmeye,gönlü beslemeye götürmeyen bir eğitimden hayır çıkar mı acaba?eğitimin bir kalbi olmalı,kalpsiz sürünen bir solucan gibi olmamalı eğitim ve ders.
öğretmen yaşamı an bean inşa edendir! her ders yeni bir sanat ve sevgi mimarisinin, akıl ve bilgelik yollarının zarafet ve erdemini,sunmalıdır.eğitimli insan kendine yetendir,kendisini sevendir! eğitim,sevginin,sevmenin gerçek mahiyetini bilmektir.eğitim elmas gibi olup hertürülü bozulmaya karşı direnebilmek,dayabimektir.güzelliği ve erdemi sevmektir.ne herşey kitaptır,nede kitabın dışında! dersini bir çiçeğin kalp inceliğiyle işleyen öğretmen sonsuzluğun toprağına ve dünyanın yüreğine bilgelik ışıltıları salmıştır.öğrencinin yüreğine yol bulmayan hiçbir öğretmen,ne öğretmen ne de eğitmen olamaz.eğitmenlik,öğretmenlik gönül mimarlığıdır,insan ve ruh mühendisliğidir.öğretmen her çağa ve her zamana sözü olandır.öğretmen rüzgar gibidir,öğrenci bir başaktır.başak rüzgarın estiği yöne göre eğilir.hiçbir yol ve yöntem aşkın ve sevginin,içtenlik ve samimiyetin yerin tutamaz.hayata kalbiyle bakan,yaşamı bir gülü kokllar gibi seven bir neslimiz olmalı efendim.yasaların değil,vicdanın ve imanın kontrol ettiği bir insan,bir öğrenci en büyük geleceğimizdir.soru sormanın vadisini canlı tutan,merak etmenin işin temeli olduğunu bilen bir öğretmen, zorlamaz,merak ettirir,düşündürür.sever,sevdirir.
Unumayalım!
Sevgiyle dolanda dostluk ve iyilik vardır, sevgiyle dolanda incelik ve nezaket vardır, sevgiyle dolanda sabır ve selamet vardır, sevgiyle dolanda dürüstlük ve emniyet vardır, sevgiyle dolanda kibarlık ve letafet vardır, sevgiyle dolanda insanlık ve ihsan vardır, sevgiyle dolanda yaşam ve yürek vardır, sevgiyle dolanda hak ve hakikat vardır, sevgiyle dolanda akış ve bakış vardır, sevgiyle dolanda yürüyüş ve yükseliş vardır, sevgiyle dolanda ruh ve iman vardır… Sevgi katlanmaktır, inanmaktır, erişmektir, güzelliğe kavuşmaktır. Sevginin armağanı yine sevgidir. (ramazan çetin)